26 Mart 2015 Perşembe

Işık ve renk hakkında bilmediklerim

Işık hem dalga hem de parçacık (foton) şeklinde yayılmaktadır. Işık, bir enerji kaynağından gözümüze gelen ışının elektromanyetik dalgalara dönüşmüş halidir. 

Elektromagnetik Spectrum
İnsan gözü elektromagnetik spectrumda 400nm ile 700nm frekansları arasını görebilmektedir.
Işığın dalga boyu

TV, bilgisayar, mobil cihazlar gibi elektronik aletlerde tüm renkler 3 ana renk (kırmızı, yeşil, mavi) ve 3 ara renkten (sarı, magenta, cyan) oluşmaktadır ve diğer tüm renkler bu renklerden türetilmiştir.

Ana renkler ve ara renkler
Renk Tonu (Hue): Renk doyumunun vektörel olarak değişmesidir, diğer bir ifade ile 0 ile 360 derece arasında değişen açısal bir değerdir.

Renk Doyumu (Saturation): Renk tonunun şiddetini belirtir yani o rengin ne kadar canlı olacağını belirler, örneğin beyaza yakın yeşilden normal yeşile doğru gidildikçe renk doyumu artmaktadır.
Doymamış renkler soluk gözükürken, doymuş renkler göz alıcı gözükür. İnsanlar doymamış rengi de aşırı doymuş rengi de sevmez.
Renk Doyumu
Krominans (Renk bilgisi, renk değeri): İnsan gözü bir rengi diğerinden ayırmak için rengin parlaklığını (luminans) kullanmaktadır. Renklerin renk parlaklıkları birbirine çok yakınsa o renkleri birbirinden ayırt etmek zorlaşır. 
Renk ne kadar parlaksa beyaza o kadar yakındır.
Renkler
Kaynak:
Taşkın, Y. (2012). "Hava perspektifinin ışık ve renk açısından incelenmesi ve empresyonizmde uygulama biçimleri". Yüksek Lisans tezi, Cumhuriyet Üniversitesi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü.

Prof. Dr. Mehmet Kesim Ders Notları, 2015, Anadolu Üniversitesi, Uzaktan Eğitim Anabilim Dalı

20 Mart 2015 Cuma

Elektronik Yayıncılık


Elektronik yayıncılık belgeleri elektronik ortamlar ve/veya ağlar aracılığı ile erişilebilir hale getirmektir [1]. Elektronik yayıncılık, yazılı ve görsel medyayı elektronik ortama taşıyarak daha çok kişiye daha az maliyetle ulaşmayı hedeflemektedir. Elektronik yayıncılığa örnek uygulamalar; e-dergi, e-gazete, e-kitap, e-broşür, e-katalog, blog, podcast, mobil uygulamalar, akademik çalışmalar, makaleler vs.

Gazete, dersi, kitap yayıncılığı yapan birçok kuruluş, yayınlarını matbaa yerine App Store’lara göndererek elektronik çağa ayak uydurmaya çalışmaktadır. Bu uygulamalara katılımın bu firmalara prestij kazandırdığı düşünülmektedir [2].

Elektronik yayıncılık, geleneksel yayıncılıkla karşılaştırıldığında bir takım avantajlara ve dezavantajlara sahiptir. Örneğin geleneksel yayıncılıkta basılı materyallerin hedef kitleye ulaştırılması için harcanan emek, para ve zaman elektronik yayıncılıkta daha asgari düzeydedir. Ayrıca elektronik yayınlar milyonlarca kişiye aynı anda ulaştırılabilmekte, hatta kullanıcı ile etkileşim oluşturularak evrakların bilgilendirme düzeyi arttırılabilmektedir [2].  Diğer yandan elektronik yayıncılık çeşitli dosya formatları ve standartlar kullanmaktadır. Örneğin HTML, XML, SGML, PDF, RTF gibi dosya formatları, JPEG, MPEG, VRML gibi görüntü formatları, Z39.50 gibi standartlar kullanmaktadır. Z39.50, çevrimiçi kütüphane katalogları için kullanılan ve internet ortamındaki bilgi kaynaklarının kütüphane katalogları tarafından kullanıcı arayüzü ile taranmasını sağlayan uluslararası bilgi erişim standardıdır [1].

Gerek geleneksel yayıncılık anlayışında gerekse elektronik yayıncılıkta göz ardı edilmemesi gereken konulardan bir diğeri yayın yapan yazarların telif hakkının korunması konusudur. Örneğin DOI (Digital Object Identifier: Dijital Nesne Tanımlama) sistemi bu amaçla, internet teknolojileriyle bütünleşik ortak bir entelektüel içerik yönetim sistemi geliştirmeyi amaçlamaktadır [1].  DOI sayesinde elektronik ortamdaki bir yayının bibliyografik künyesi çıkartılarak internet ortamındaki dijital nesne kolaylıkla tanımlanmaktadır.

Elektronik ortamda sayıları gittikçe artan dijital nesneleri bibliyografik olarak tanımlamak için kullanılan diğer bir sistem “metadata (bilgi hakkında bilgi)”dır. Kütüphane kataloglarında ve arama motorlarında belgeleri temsil etmek üzere kullanılan katalog kayıtları, konu başlıkları, anahtar sözcükler, özetler “metadata” olarak adlandırılabilir [1]. Metadata, aynı zamanda elektronik ortamdaki belgelerin arama motorları tarafından yakalanmasını kolaylaştırmaktadır. Böylece internete konulan içeriklere kullanıcıların daha kolay ve hızlı erişimi sağlanmaktadır.

Kaynak:

[1] Tonta, Y. (2000). Elektronik yayıncılıkta son gelişmeler. Bilgi Dünyası, 1(1), 89-132.
[2] http://www.regisapp.com/neden-digital-yayincilik Ziyaret Tarihi: 20.03.2015

Uzaktan Eğitimde Teknoloji İhtiyacı- Analog teknoloji ile yapılan radyo yayınları

Fotoğraf kaynak: http://www.dunyabulteni.net/haber/300030/bu-radyo-tiyatrosu-amerikayi-korkutmustu-video
 
Radyo hayatımızda önemli bir yer kaplamıyor gibi görünse de özellikle uzun süre trafikte veya araçla seyahat eden kişiler tarafından yaygın olarak kullanılmaktadır. Radyo teknolojileri iki çeşittir: analog radyo ve dijital radyo.
 
Analog teknoloji ile yapılan radyo yayınlarına örnek; FM  yani frekans modülasyonlu radyo yayınlarıdır. Bu yayınların sesi çok kalitelidir çünkü frekansı yüksektir ve uzun mesafelerdeki bölgelere gönderilemeyen yayınlardır. Bu nedenle TRT gibi radyo hizmeti veren kurumlar değişik bölgelerde (İzmir radyosu, Ankara Radyosu vs.) verici kurarak bu hizmeti sunmaktadır. Ancak bazen bir noktadan yayın yaparak uydu aracılığı ile diğer istasyonlara iletilen yayınlarda vardır. 
 
Türkiye'de 1000'den fazla radyo istasyonu vardır. Bu kadar fazla radyo yayını olması bazen yayınların birbirine karışması (interference-girişim) söz konusu olabilmektedir. Bu istenmeyen bir durumdur. Bu radyo yayınlarını şu şekilde gruplandırabiliriz; ulusal radyo yayınları (Örneğin TRT gibi), bölgesel radyo yayınları (Örneğin sadece Marmara Bölgesinde yayın yapan) ve yerel radyo yayınları (Örneğin sadece Eskişehir'de yayın yapan firma).
 
Analog teknoloji ile yapılan radyo yayınlarına diğer bir örnek; genlik modülasyonlu radyo yayınlarıdır. Bu yayınlar 3 çeşittir:
 
Uzun Dalga (Long Wave-LW) Radyo Yayını : Bu yayın devlet tarafından yapılır, uydu ile iletişimin olmadığı dönemlerde geniş bölgelere veya ülke geneline hizmet götürmek için uygulanan yayın türüdür ve halen ülkemizde bu yayınları yapan istasyonlar vardır.
 
Orta Dalga  (Medium Wave-MW) Radyo Yayını: Uydu ile iletişimin olmadığı dönemlerde biraz daha az güçle ve biraz daha fazla frekansla diğer komşu ülkelere de yayın yapabilen yayın türüdür.  
 
Kısa Dalga  (Short Wave-SW) Radyo Yayını: Uydu ile iletişimin olmadığı dönemlerde deniz aşırı ülkelere kadar uzanan bir yayın türüdür. Vericinin anteninin atmosferin iyonosfer tabakasına göre ayarlanarak, çok uzak mesafelere yayını iletme şeklinde yapılmaktadır. Bu tip yayınlarda yaşanan sıkıntı; tabakanın içinde su baharı ve diğer gazlar var, gündüz ve gece sıcaklık farklılıkları nedeniyle bu tabakanın yoğunluğu değişmektedir, bu nedenle ses zaman zaman kesilebilmektedir.
 
Günümüzde FM yayınları uydu ve vericiler aracılığı ile tüm yerleşim yerlerine ulaştırılmaktadır. Uyduların dünyaya uzaklığı 30 bin km'dir. Çanak antenler vasıtası ile radyo vericilerine gelen sinyaller aracılığı ile tüm ülkeye hatta kıtalar arasında radyo yayınları yapılabilmektedir. Aynı şekilde tüm ülke genelinde radyo yayını yapmak isteyen bir firma 1000'in üzerinde vericisini özel GSM firmalarının baz istasyonları gibi tüm ülke genelinde belirli mevkilere yerleştirerek uydu üzerinden yayın yapabilmektedir.
 
Ancak uzaktan eğitimin radyo yayınların şekli ile ilgisi yoktur. Uzaktan eğitimde verilen eğitimin mümkün olduğu kadar çok kişiye ulaştırılabilir hale getirilmesi önemlidir. Bu açıdan radyo yayınları uzaktan eğitim açısından önemlidir çünkü bu yayınlar ile farklı bölgelerdeki insanlara ulaşmak çok kolay ve ucuzdur. Ancak tüm bu olumlu özelliklerine rağmen günümüzde uzaktan eğitimde pek tercih edilmeyen bir teknolojidir.
 
Fotoğraf kaynağı: http://www.npr.org/blogs/goatsandsoda/2015/02/18/387027766/now-this-is-an-example-of-truly-educational-radio
 
Kaynak:
Prof. Dr. Mehmet Kesim Ders Notları, 2015, Anadolu Üniversitesi, Eskişehir.
 
 
 


19 Mart 2015 Perşembe

Web 1.0, Web 2.0 ve Web 3.0 arasındaki fark nedir?



Web 1.0

İnsanların web sayfalarını sadece okunduğu dönemdir. Bu dönemde web sayfaları statik olarak oluşturulmuştur ve sadece tıklama yoluyla izlenerek tek yönlü iletişime imkan tanımaktadır. Bunu anlamı web dökümanlarına yorum yapmak veya etkileişim kurmak söz konusu değildi. Web ile kullanıcı arasındaki etkileşim asgari düzeydeydi. İnsanların ürünlerini en kolay şekilde tanıtmak amacıyla başlattığı bu dönem, kullanıcılara istedikleri zaman istedikleri yerde ulaşma imkanı sağlamıştır. İnsanlar bu dönemi internete bağlanırken gelen ses sinyalleri ile hatırlamaktadır. 1990’larda internetin yaygınlaşması insanlar arasındaki iletişimin (e-mail, chat) yeni şeklini belirlemiştir. Web 1.0 içerik geliştirme ve oluşturma konusunda uzmanlığın oluştuğu bir dönemdir.

Web 2.0

Kullanıcıların internette etkileşim içinde oldukları, web sayfalarını okuyup bu sayfalara içerik aktarabildikleri, yorum yapabildikleri dönemdir. Örneğin bloglar, forumlar, wikiler, youtube, facebook bu dönemin ürünleridir. Bu aynı zamanda insanların webde yaşadıkları bir sosyal ağ dönemidir. Bilgiyi paylaşmanın yeni şeklidir. Artık statik web sayfası dönemi kapanmıştır. Çünkü Web 2.0’ın doğasında insanların web sayfalarının içeriklerine yorum yapmaları, bağlantı oluşturmaları yatmaktadır. Bu tür bir webin dezavantajı bir web alanına yerleşen kullanıcının bilgiyi doğru iletme sorumluluğundan yoksun olmasıdır.

Web 3.0

Bu web versiyonu, www teknolojisinin mimarı Tim Berners-Lee tarafından “Semantic Web” olarak adlandırılır. Basit arayüzler vasıtası ile bilginin daha geniş çapta araştırılmasına olanak sağlayan yeni dönem internet teknolojisidir. Kullanıcıların bilgiye en yüksek oranda ulaşmasına imkan tanır. Örneğin, karmaşık bir sorunun arama motoru tarafından çözümlenmesine olanak tanır ve bu soru ile ilgili tüm webteki tüm alternetifler organize edilerek kullanıcıya sunulur. Web 3.0 veritabanlarını birleştirerek kullanıcı isteklerini bu birleşime bağlar. Ancak araştırmaya uygun zemin hazırlanmış olmasına rağmen doğru sonuçların elde edilememesi mümkündür.
Bazılarına göre bu teknoloji kişileşmede bir çığır açmıştır, kimilerine göre bilgisayarlar insanların yerine bilgi üretir hale gelmektedir.
Web 3.0, Web 2.0’ın bir uzantısıdır ve bir çok ek özelliği beraberinde getirmektedir. Web bireyler için araştırmayı kolaylaştırmıştır.
Web 3.0 kişiye özgü bir sekreter gibi düşünülebilir, bilgisayar sizin daha önceden yaptığınız araştırmaları size hatırlatabilir veya Facebookta ziyaret ettiğiniz sayfalara Facebooktan tamamen çıktıktan sonra bile ulaşabilirsiniz.

Özetlersek Web 1.0 hipermetin ve statik sayfalara sahipti, Web 2.0 ile güncelleyebileceğimiz ve etkileşim kurabileceğimiz web sayfalarımız oldu, Web 3.0 ile, net olarak tanımlanamasa da, daha kişiselleştirilmiş ve hayatımızı kolaylaştıran web özelliklere sahip olduk ve hala onunla yaşamımızı sürdürüyoruz.

Kaynaklar:
https://textinart.wordpress.com/2012/09/24/whats-the-difference-between-web-1-0-web-2-0-and-web-3-0/
https://linnnordahl.wordpress.com/2011/09/29/web-1-0-2-0-and-3-0/

Radyo ve Televizyon Yayıncılığı

Radyo yayını elektromanyetik dalgalar aracılığı ile bir iletinin topluma ses yolu ile aktarılmasıdır. Televizyon yayını ise aynı iletinin aynı yöntemle topluma hem ses hem de görüntü aracılığı ile aktarılmasıdır [2]. 1980’lerde yapılan bu tanımlama, temel olarak radyo ve televizyon yayınını özetlese de günümüzde kullanılan teknolojilerin varlığı bu tanımı yetersiz kılmaktadır.

Radyo yayınlarının iletimindeki teknolojik gelişmeler kablo, uydu ve internet üzerinden yayınlara olanak tanımaktadır. Diğer yandan 1970’lerden bu yana kullanılan fiber optik kablolar sayesinde radyo ve televizyon yayınlarındaki teknik kalite yükselmiştir. Özellikle uydu ve internet teknolojisindeki gelişmeler radyo sinyallerinin iletiminde farklı medya seçeneklerinin oluşmasına neden olmuş, radyo yayıncılığında AM yayıncılıktan FM yayıncılığa geçilmiştir [3].

Türkiye’de radyo ve televizyon yayıncılığı 1961 yılında hükümetin kontrolünden devletin kontrolüne geçerek özerkleştirilmiştir. 1980’lerin başında hızla yaygınlaşan kablo ve uydu teknolojilerinin radyo ve televizyon yayıncılığında kullanılması köklü değişikliklere neden olmuştur [1].

1990'larda High Definition (HD) bir yayıncılık standardı olarak kabul edilmiş ve bu teknolojiye uygun ürünler ortaya çıkmıştır. Bu dönemde ortaya çıkan HD uyumlu TV'ler görüntü kalitesi olarak DVD filmlerin dört katı daha kaliteli görüntü sunarlar. Normal TV'lere göre ekran çözünürlükleri fazla dolayısı ile renkler daha geçekçidir [4]. Ancak HD uyumlu TV kanalları için 20Mbps bant genişliği gerekirken, normal bir kanal için 4Mbps bant genişliği gerekmektedir [5]. Bu nedenle HD uyumlu TV’ler kablolama gerektirmektedir. Kablolama sayesinde daha hızlı ve kaliteli veri akışı sunularak TV yayını sinemalarda olduğu gibi 5.1 Dolby dijital ses kalitesinde dinlenebilmektedir. Ayrıca ekran boyutu olarak daha dikdörtgenimsi (16x9 oranında) olduklarından sinema perdesi gibi panoramik bir görüntü sağlamaktadır [4].

2011 yılında Türkiye’de kullanılmaya başlayan IPTV teknolojisi, internet üzerinden kullanılabilen birçok uygulamayı televizyon üzerinden kullanılabilir hale getirmiştir. IPTV, sayısal televizyon hizmetlerini üzerindeki abonelere internet protokolü (IP) ile geniş bantlı bağlantı üzerinden ileten yeni nesil bir sistemdir. Normal TV yayınından farklı olarak kullanıcıların gerçek zamanlı etkileşimine izin vermektedir [5].

[1] Hafızoğulları, Z. (2003). Kamu Yayıncılığı ve TRT Kurumu. Ankara Barosu Dergisi, 4. http://www.ankarabarosu.org.tr/siteler/ankarabarosu/tekmakale/2003-4/1.pdf Ziyaret Tarihi: 26,02,2015

[2] Aziz, A. (1981). Radyo ve Televizyona Giriş. Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Yayınları No. 460 http://kitaplar.ankara.edu.tr/dosyalar/pdf/108.pdf Ziyaret Tarihi:26.02.2015

[3] Ataman, E. Ö. (2009) Sayısal Çağda Sayısal Radyo Yayıncılığı: Sayısal Ses Yayın (Dab) Teknolojisi Ve Türkiye’deki Yansıması. http://akademik.maltepe.edu.tr/~gulbatus/turk%20basin%20tarihi%20odev/04%20Say%C4%B1sal%20%C3%A7a%C4%9Fda%20say%C4%B1sal%20radyo%20yay%C4%B1nc%C4%B1l%C4%B1%C4%9F%C4%B1.pdf Ziyaret Tarihi:26.02.2015

[4] MEB Modülü (2006).Televizyon Yayıncılığının Temelleri. http://hbogm.meb.gov.tr/modulerprogramlar/kursprogramlari/radyotv/moduller/televizyon_yayinciliginin_temelleri.pdf Ziyaret Tarihi:27.02.2015

[5] Çinar, I., Çinar, M. S., Bilge, H. Ş. (2013) Etkileşimli Televizyon: IPTV. http://ab.org.tr/ab14/bildiri/66.pdf Ziyaret Tarihi:27.02.2015